Eğer kullanıcı olarak bizler, beyinlerimizin değişken ödüllere salgılayacağı yüzde yüz kesin olan mutluluk hormonları ile tepki verdiğini bilmiyorsak, o zaman devasa bilgi birikimine sahip siber teknoloji endüstrisi ile elbette ki aşık atamayız. Harris’in açıkladığı gibi, “Değişken ödüller sayesinde, bir kol çekiyorum ve bazen cazip bir ödül kazanıyorum (yaşasın, bu heyecan verici!), diğer zamanlar ise herhangi bir ödül almıyorum.” En ilkel beyin fonksiyonlarımızın bize karşı nasıl kullanılabileceğine ilişkin bir örneği gözden geçirelim. Birkaç dakikada bir sanal posta kutumuzu kontrol ederken ve yenilemek için yukarı veya aşağı kaydırırken, aslında hep bir “ödül” elde etme beklentisinde oluyoruz. Siz buna dürüstçe iletişim teknolojisinin bilinçli kullanımı diyebilir misiniz? Ve zamanımızı nasıl geçireceğimize gerçekten kendimiz mi karar veriyoruz? Tristan Harris’e ve diğer birçok araştırmacıya sorarsanız, buna kocaman bir “hayır” cevabı vereceklerdir.
Harris, “Video yayın hizmetlerinin, ağ oluşturma uygulamalarının ve haber portallarının tümü dikkatimizi çekmek için yarışıyor” diyor. Problemin can alıcı noktası burası. Ne de olsa teknoloji rastgele gelişmiyor. Her inovasyon, bir rakibin diğerinin gerçekleştirdiği inovasyona verdiği yanıt sonucu ortaya çıkıyor. Yalan haberlerin hızla yayılması, bu kısır döngünün talihsiz yan etkilerinden biri. Harris, “Öfke, ekran süresini memnuniyet duygusundan çok daha etkili bir şekilde artırıyor” diyor. Bizi üzen şeyleri daha çok arkadaşımızla paylaşıyor, daha çok kanalda araştırıyor ve saplantılı bir şekilde tüketmeye devam ediyoruz. İlgili algoritmalar bunu fark ediyor. Ve bizi daha üzücü içeriklerle beslemeye devam ediyor. Her zaman yalan haber olmak zorunda değil ancak kesin olan bir şey var: Panolarımızda ve zaman tünellerimizde neyin görüneceğini belirleyen, içeriğin doğruluğu değil. Harris, “Kişiselleştirilmiş bir haber akışının insanlar tarafından değil, algoritmalar tarafından oluşturulduğunu unutmayın” diye ekliyor. “Ve bunlar bizim için doğru veya sağlıklı olan şeyleri sunmak için değil, bunun yerine dikkatimizi daha uzun süre çeken şeyleri sunmak için programlanıyor.”